“Yeni bir dünya bulduk!” başlıkları bana 2011 yapımı Mike Cahill imzalı “Another Earth / Başka Bir Dünya” filmini hatırlattı. Görsel efektsiz bilimkurgu sinemasına güzel bir örnek olan filmde, insanlık güneş sistemi içinde dünya’nın ikizini keşfediyordu. 17 yaşındaki Rhoda Williams bir trafik kazasında bir kadın ve oğlunun ölümüne sebep oluyor, olayın ardından intihar girişiminde bulunan Rhoda, hayatta kalıp, katıldığı bir yarışmada bu gezegene seyahat hakkı kazanıyordu. Rhoda, sıkıntılı geçmişini arkada bırakmak ve yeni bir hayat umuduyla öteki dünyaya gönüllü bir yolculuk yapmaya hazırlanıyordu.

Filmi bir yana bırakalım ve konuya hakim olmayanlar için kısaca bir özetleyelim; Güneş sistemimizde Dünya dahil 8 gezegen var. (Pluton’u artık gezegenden saymıyoruz). Ve Dünya hariç bu gezegenlerin hiç birinde bilinen bir yaşam izi yok. Sadece Jüpiter’in uydusu “Europa”nın buzla kaplı yüzeyinin altında mikroskobik düzeyde bir yaşam olabileceği iddia ediliyor.

Onun dışında ise geceliğin gökyüzüne bakınca çok küçük bir kısmını gördüğümüz milyarlarca, trilyonlarca güneş benzeri yıldız bulunuyor. Bize yakın yıldızları görmek kısmen mümkün. Ancak gezegenler yıldızlar gibi doğal ışık kaynağı olmadıkları ve bize çok çok uzakta bulundukları için onları göremiyoruz. Aslında son 20 – 25 yıla kadar varlıklarını da kanıtlayamıyorduk.

Neyse ki yeni teknikler ve dev teleskoplar sayesinde 1995 yılında kendi güneş sistemimiz dışında ve başka bir güneş çevresinde dönen ilk gezegen keşfedildi. İsviçreli Astronomlar Michel Mayor and Didier Queloz’un Pegasus takımyıldızında keşfettiği bu ilk gezegene “51 Pegasi b” adı verildi.

Geçen 20 yılda 2000’e yakın yeni gezegen keşfedildi. Tabii bu gezegenlerin çoğu ya gaz kütlesi ya da güneş sistemlerinin “Yaşanılabilir Alan / Habitable Zone” olarak adlandırılan bölgesinde yer almadıkları için bildiğimiz anlamda yaşam barındırmaları pek mümkün gözükmüyor. Ama bu 2000’e yakın gezegen için de az da olsa “Yaşanılabilir Alan”da yer alan, Dünya’ya benzeyebilecek, yani su ve belki de yaşam barındırabilecek gezegen yer alıyor. Zaten bu güne kadar ara ara “Dünya’ya benzer gezegen bulundu” manşetleri görmüştük.

Ama Kepler teleskopunun son keşfi “Kepler 452b” bu zamana kadar keşfedilen gezegenler arasında pek çok yönüyle Dünya’ya benzemesi en muhtemel olan gezegen. Özelliklerine bir göz atarsak;

Kepler 452b güneşi etrafındaki yolculuğunu 385 günde tamamlıyor.

Dünyanın yaklaşık 5 katı bir kütleye sahip ve yer çekimi Dünya’nın 2 katı.

Muhtemelen Dünya gibi kayalardan oluşan bir yüzeye sahip ve üzerinde volkanlar ve her şeyden önemlisi su bulunuyor.

Dünyadan daha kalın bir atmosfere ve muhtemelen kalın bir bulut tabakasına sahip.

Dünya’dan 1,5 milyar yıl daha yaşlı olduğu tahmin ediliyor ki, Dünya’nın geleceği için de ilginç bilgiler içeriyor olabilir düşüncesi hakim bilim insanlarında.

Ne yazık ki Dünya’ya uzaklığı 1400 ışık yılı. Bu da şu anki teknolojiyle oraya ulaşmamızı imkansız kılıyor. (Işık hızına ulaşsanız bile Kepler 452b’ye ulaşmak 1400 yıl alıyor.)

Bizden başka canlılar var mı?

600 milyon dolara mal olan ve 2009’da yörüngeye yerleştirilen Kepler Teleskopu bugüne kadar 1000’den fazla gezegen keşfetti. Bunların 12’sinin büyüklüğü Dünya’ya yakın ve sistemlerinin “Yaşanabilir Alan”ın da bulunuyor. Yani bu gezegenler yaşam barındırabilir ama şu an bir bilgimiz yok.

2018 yılında yörüngeye yerleştirilecek ve Hubble’ın yerini alacak yeni nesil “James Webb Uzay Telekopu”nun gezegenler hakkında çok daha detaylı bilgi toplaması bekleniyor. Gezegenin rengi, atmosferi, mevsimsel değişimler ve hatta olası yaşam hakkında bilgi almak mümkün olabilecek.

NASA evrende başka yaşam olduğu ve önümüzdeki 20 yıl içinde güneş sistemimiz dışında canlı yaşamı bulacağımız konusunda oldukça pozitif. Bulduktan sonra ne olacak, göreceğiz…