Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT’de katıldığı programda Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila, gazeteciler Mehmet Barlas, Nihal Bengisu Karaca, İbrahim Karagül ve Nasuhi Güngör’ün sorularını yanıtladı.
Davutoğlu’nun gündeme ilişkin açıklamaları özetle şöyle:
SİYASETİN ÖZNESİNİ DEĞİŞTİRDİK: Biz Ak Parti olarak iç siyasette siyasetin öznesini değiştirdik. Yani, Türk siyasetini anlamak isteyenler eskiden başka şeylere bakarlardı, şimdi başka şeylere bakıyorlar. Dış siyasette de Türkiye’yi özne yapmak. İç siyasetteki bütün çabamız ise son 12 yıldır Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını, etnik ve mezhebi kimliği ne olursa olsun, bölgesi ne olursa olsun, statüsü ne olursa olsun sadece vatandaşı özne kılmak. Daha önceki dönemlerde, hatırlarsanız 70’li yıllarda Silahlı Kuvvetler’deki komuta kademesinin 2 dönem sonra ne olacağı hesap edilirdi ki Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı kim olsun? Kenan Evren’in tesadüfen darbe lideri olmaya gidişinin tayinlerini, 77 komuta kademesi değişimini. Türk siyasetinin gidişini anlamak isteyen ‘Acaba gelecek dönem kim genelkurmay başkanı olur, sonra da kim bu ülkenin kaderine ağırlığını koyar?’ deniyordu. Bir dönem Türk ekonomisini anlamak isteyenler perde gerisi devlet-iş adamı ilişkisini anlamak durumundaydılar. Kimler devletten nasıl ihale alıyor, ne oluyor, nasıl gelişiyorlar... Şimdi ise son cumhurbaşkanı seçimi Türkiye Cumhuriyeti’nin öznesini değiştirdi. İç siyasetin öznesini artık her bir Türk vatandaşı (belirliyor); son 10 Ağustos seçimlerinde şu veya bu mezhep taraftarları oy vermedi, şu veya bu etnik gruplar da oy vermedi, herkes oy verdi.
EN FAZLA VADELİ İŞLEM YAPILDIĞI GÜN: (Ak Parti Genel Başkan adaylığı için isminin açıklandığı gün) O gün, borsayı takip eden bir arkadaşımdan, ‘2005’ten bu yana borsanın en fazla vadeli işlem hacmi yaptığı gün’ şeklinde bir mesaj aldım. Vadeli işlem şu demek, geleceğe dönük olarak beklentilerin karşılanacağı ümidiyle insanların vadeli işlem yapması.
MİRAS BÖYLE KORUNUR: (Cumhurbaşkanlığının taşınması) Tartışmaların başlamış olması bile bazı şeylerin açık ve özgür tartışılması açısından önemli, sembolizm aranmaması gerekir. Radikal bir kararla Atatürk mirası yorumları yapıldı. Bu mirası terk değil. Atatürk mirası var ise, ki var. En büyük miras Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhurbaşkanı, başbakan Türkiye Cumhuriyeti’nin kudretini şefkatini halkı ile ilişkisini yeniden tanzim etmişse mirasa sahip çıkma böyle olur. IMF memuru rapor yazacağı zaman Köşk’te oturan cumhurbaşkanı, Başbakanlık’ta oturan Başbakan bir şey demiyordu. O günlerde keşke herkes Çankaya’da otursaydı da Atatürk’ün mirasına sahip çıkılmıyordu. İstiklal ve bağımsızlık bilincine sahip çıkıldıysa devletin itibarini IMF memuruna bahşetmediyseniz, miras böyle korunur. Yazar kasayı atarken ki öfke kişiye değil devlete olan öfkedir. Ne benim cumhurbaşkanımızla şu mekan mı bu mekan mı diye düşünmüşlüğümüz var. Nerede olursak olalım halkı nasıl daha özgür, onurlu yaşatırız itibarlı kılarız ülkeyi, bu halkın onuru nerede korunuyorsa, memleketin geleceği için çalışılıyorsa o mekan anlamlıdır.
ŞENLİK OLACAK: Hükümet programında 2023 hedefi ortaya koyduk. 2002’den bu yana yoktu ama şimdi seçimsiz bir 4,5 yıl var. İlk defa Türkiye’nin çok temiz bir 4 yılı var. Seçimler ister istemez sosyal tansiyon yüksekliği getiriyor. 2019 yılına kadar mahalli genel ve cumhurbaşkanlığı seçimi yok. Anayasa referandumu yaparız. Yani bırakın seçimi, şenlik olacak, toplumsal bir şenlik. Yani yüzyılın bayramı olacak. Yeni Türkiye’yi orada inşa edeceğiz. Türkiye’de türbülansı ortaya çıkarmak isteyenlerin aksine sağlıklı geçişi organize etmek. Ak Parti’nin siyasi ahlakı, dava ahlakı ve şahsi ahlakımız türbülansa izin vermeyecek.
MASAYA YUMRUK VURAN YOK: Parti içinde tartışma olmadı. 3 dönemciler dediler ben buna bakmadan çalışma arkadaşlarımız belirledim. İçselleştirilmiş ahlak, ahlaktır. Talimatla yapılan şey ahlak değildir. Kongrede pürüz olmadı. Bakanlar, MYK değişti ama çok güzel toplantılar yaptık. Dışa olumsuzluk yansımadı içeride de olmadı. Demokrat olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, ‘masaya yumruğumuzu vuracağım’ diyor. Bizde masaya yumruk vuran olmadı.
SİLAHLAR DEVREDEN ÇIKMALI: Türkiye’nin her bir kesiminde Türk-Kürt ayrımı olmaksızın bütün vatandaşların aidiyet hissi bağlamında kendini bu toprağa, bu ülkeye, bu devlete ait hissetmeleri ve vatandaşlık bağıyla bu devlete bağlanmaları ve her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı özgürlük ortamının sağlanması, bu bizim vazifemiz. Buna bağlı olarak silahların ve silahlı çatışmanın, sadece çatışmanın bitmesi değil, silahların tümüyle devreden çıkması gerekiyor. Süreç başarılı olduğunda Ortadoğu’ya model olur. En kısa sürede sonuca ulaşmak istiyoruz.
ÜLKE BÖLÜNMEDİ: Irak’ta da aynı şekilde uyarılarımız kaale alınmadı ama sonunda herkes bir olup Maliki’ye ‘git’ dedi. Biz etnik ve mezhep referanslı politikayı merkezimize alamayız. İlk defa Erbil’e gidip Barzani’yle görüştüğümde yaygara koparılmıştı. Bölgesel yönetimle problemimiz olsaydı çözüm sürecini yönetebilir miydik? Mesut Barzani Diyarbakır’a geldi, Van’da Neçirvan Barzani’yi ağırladım, ülke bölünmedi. Biz fetreti yok etmeye çalışırken başka bir fetret peşinde olan grupla karşılaştık. Gezi gibi olaylar Türkiye’nin yürüyüşünü durdurma çabalarıydı. 12 yıl içinde kaç deprem yaşadık. Bu depremleri aşarak sağlamlaşmış bir bünye ile yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz.
ROLLER VE SINIRLAR BİÇİLDİ: Daha önce Kürt meselesine bakışın, devletin bakışının ne olacağına karar vermek için, ‘kart, kurt’ bu şeyleri tanımlayan darbe yönetimi, birkaç kişinin dediğine bakılırdı. Daha çarpıcısı, bu anlamda iç siyasetin ikilemleri ve diğer boyutlarının şu anda üzerimizde ağır bir sorumluluk olarak bulunmasının faktörlerinden biri, 50’li yıllarda, Türk demokrasisinin ilk yıllarından itibaren bugüne kadar gelen sürece baktığımızda halkın seçtiği siyasi iktidarlara belli roller biçildi, sınırlar biçildi. Dendi ki, ‘Bu sınırları aşmamak şartıyla istediğiniz denklemi, oyunu kurabilirsiniz’. Neydi o sınırlar? Dış politikaya, stratejiye, makro ekonomik ilişkilere, güvenlik politikalarına, istihbarat politikalarına devlet bakar. Onun için bir dönem başbakanlar hep yolların kralı, barajlar kralı diye anılırdı. Bunlar, meşru olarak siyasetin ilgileneceği alanlardı ama Kıbrıs politikası ne olacak, Ermeni meselesine nasıl bakılacak, Kürt sorunu nasıl seyir almalı, Alevi, Sünni ilişkileri ne olacak, bunlar devletin derin mahfillerinde ve belli bir elit içinde tartışılması gereken konular olarak görüldü. Ak Parti’nin yaptığı devrim, ‘Hayır! Bütün bu alanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hepsinin eşit ölçüde söz söyleme hakkının olduğu alanlardır ve toplumsal mutabakat ancak özgür siyaset üzerinden sağlanabilir’. Özgür siyaset üzerindeki her türlü baskı, bu anlamda o iradenin ortaya çıkmasını engeller.
‘Cemaatle bir meselemiz yok’
(Paralel ile mücadele) Bizim cemaat ile meselemiz yok. Oradaki samimi insanlarla bir savaş değil bu. Bir daha kimse şu veya bu gerekçeyle insanların mahrem alanına gelemeyecek. İnsanlar birkaç yıl öncesine kadar turlar düzenliyordu Pensilvanya’ya gitmek için. Çok mu sevdiklerinden? Kendilerini teminat altına almak için gidiyorlardı. Tevhid Selam diye bir örgüt üretildi. Farklı kesimden insanlar bir araya getirildi. Burada hedef olan ne iktidardır ne Erdoğan’dır. Burada hedef olan Türkiye’nin 12 yıldır içinde biriktirdiği enerji ve güçtür.
‘Emanetçi’ psikolojim yok
1 Eylül’de adli yargı açılışa gitmedik. Cumhurbaşkanımız da ifade etti. Emanetçi Başbakan gibi ifadeler oldu. Emanetçi psikolojisi ile görev yapmayız. Çatışma bekleyenlere de fırsat vermeyiz. Ben başbakanlığımı yaparım cumhurbaşkanı cumhurbaşkanlığını. Cumhurbaşkamıza saygı gösterilmeyen yerde biz de olmayız. Biz görevini yapan hakim ve savcılarımızın yanındayız. Hiçbir şekilde yürütmeden yargıya baskı gelmez. Meselemiz yargı ile değil. Yargı içindeki bir grup yürütme ve yasamayı kontrol altına almaya çalışıyor. Bunu derse pabuç bırakmayız. HSYK seçimlerinde umarım hepimizi rahatlatan bir sonuç çıkar. 13 Ekim’de yeni krize değil yeni ufka taşımalılar.
Diyanet dinlere hitap etmelidir
(Diyanet’in Başbakan’a bağlanması) Ben dini otoritelerin bürokratik sınırlamalara hapsedilmesini doğru bulmuyorum. Diyanet İşleri Başkanımızın bürokratik işlev görev yürüten bir kurum gibi hareket etmesi beni rahatsız ediyordu. Doğrudan Başbakan’a bağlayarak bürokratik sınırlamaları kaldırdık. Geçen sene bütün dini merkezleri ziyaret ettim, ayrım göstermeden. Diyanet toplumun büyük çoğunluğunu temsil eden bir yapı olarak toplumdaki saygın yerini almalı. Toplumsal bir otorite olarak görülmesi lazım. Diyanet için reform aşikar. Diyanet teşkilatımızın daha özerk ve bütün dini gruplara hitap edebilecek şekilde çalışmalı.
O gün Başbakan çağrılmıştır
Hakan Fidan ifadeye çağrıldığında Başbakanımızla beraberdik. Siyasi irade karşısında MİT müsteşarı giderse bir daha irade kullanamayız dedik. O gün çağrılan Müsteşar değil Başbakandır. Ya siyasi iktidar hayatta kalır ya da bürokrasiyi ele geçirenler ayakta kalır. Yargıtay Danıştay ve Sayıştay başkanlarına da bunu söyledim. HSYK seçimleri de herkes seçime girsin istedik. HSYK renkleri barındırır dedik. Yargıda birlik platformu ile de görüştüm. İyi niyetli bir yapı. Tek bir renk hakim olmaya başladı yargıya. Süreç içinde de gördük ki talimatla blok listeye oy veriyorlar. Size yakın da olsa tehlikedir. Uzak da olsa tehlikedir. Bu yapının diktası en acımasız diktadır. Hukuk dışında olsa hukuk ararsınız ama hukukta böyle yapı oldu mu ne yapacaksınız. Platformda sosyal demokratlar milliyetçiler muhafazakarlar var. Sünni ve aleviler var. Ümitlendiren renkli topluluk bir araya gelmiş. Kime yakın olursa olsun. Bir grup yargıyı tekeline alırsa en önce yargı hakları gasp edilecek.
‘Çözüm’de sonuca ulaşmalıyız
Çözüm sürecinin belirli aşamaları vardı. Bu aşamaları katettikçe yeni ufuklar açıldı. Çözüm süreci bu halk demokrasiyi hak ettiği için yapıldı. Çözüm süreci ilan edildiğinde çatışma ortamının durmasına odaklandık. Çatışmalarda gençlerin ölmemesi için durgunluğa ihtiyaç vardı ve bugüne kadar sürdü. Bu konuda bir an önce sonuca ulaşmamız lazım. Çünkü bölgede istikrarsızlık var sabote edilebilir. Beklenmedik olaylar yaşanabilir. Herkesin kendini bu ülkeye bu toprağa ait hissetmeli. Silahların devreden çıkmadı ve çatışmaların sona ermesi gerekiyor. Hayatın her yönüyle normalleşmesini istiyoruz. Hükümetimizde net bir iş bölümü var. Bu arkadaşların koordinasyonunu sağlayabilmek adına Bakanlar Kurulu toplantılarını haftada bire aldık, 15 gün yerine. En geç 15 günde bir araya gelerek sadece çözüm sürecini konuşacağız. Bölgede vatandaşaların kaçırılması ve yol kesme gibi bazı asayiş problemleri var. Kamu düzensizliğine izni vermeyeceğiz. 2015 seçimlerine sirayet etmek üzere kamu düzeni sağlanacak.
Heykel tartışmalarında kamu düzenini ihlal eden gelişmeler yaşandı. Biz çatışmasızlık ortamını sürdürmek istiyoruz. Çalışmaları kamu ile paylaşma noktasına geldiğimizde paylaşacağız. Çerçeve yasa çok önemli devrim niteliğinde bir karardı. Cumhurbaşkanımızın tek kaygısı vardı bu konuda; bu yarayı kapatmak. Bu ülkede ne Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan zulümler bir daha yaşanacak ne de gençler dağa sürüklenecek.
Açık açık konuştum
(Genelkurmay Başkanı’nın ‘kırmızı çizgilerimiz var’ sözleri) Açık açık dün konuştum. Başdanışmanken de görüşlerimi ifade ederdim. Genelkurmay Başkanı’yla da bunları konuştum.