Açıkçası bu toplantıyı organize ederken artılarını eksilerini fazlasıyla tarttım. Buna karar vermek kolay olmadı. Çünkü genel olarak böyle bir eğilimim yok. Ancak öne almamın sebeplerini birazdan anlatacağım.
Kimileri için susmamam, kimileri için anlatmam gerektiği yönünde görüşleri olduğunu biliyorum. Doğaly olarak ben, Galatasaray'a zarar gelmesin diye ne kadar imtina ettiysem gündemin değişmediğini gördüm. Gördükçe de daha fazla üzüldüğümü ve yaralandığımı farkettim. Takdir edersiniz ki benim de değerlerim ve çok kıymet verdiğim bir ailem var.
Beni niye konuşmuyor diye eleştirdiniz. Bugüne kadar suskunluğumu Galatasaray'a zarar vermemek için sürdürdüm. Ama baktım ki sürdürülen sistematik itibarsızlaştırma çabasından Fatih Terim zarar görüyor mu diye düşünen yok.
Gelirse de kendimden gelsin diye, belki rahatlarım diye konuşmaya karar verdim.
Galatasaray Divan Kurulu'nda konuşacaktım, bakış açım neyse onu dillendirmeyi düşünmüştüm ama Sayın Aysal'ın bir gazeteciyle yaptığı televizyon programı daha erken konuşmama neden oldu.
Alınan kararı meşru kılacak, doğruluğunu kabul edecek onlarca iddiada hatta serviste bulunuldu. Dahası halen kimsenin aklının bu konuda net olmadığını düşünüyorum. Galatasaraylılara buradan sesleniyorum: onlardan ricam, haklı haksız., suçlu suzsuz arayışına girmeyin. Beni 40 yıldır tanıyorsunuz. Zor bir insan olabilirim. egolarım çok sayıda insandan fazla da olabilir. Ancak yaşamını toplumsal ve ailevi değerler üzerine kurmuş, Galatasaray geleneklerini özümsemiş bir insana çıkıp da "Galatasaray değerlerine aykırı davrandı." suçlamasında bulunamazsınız.
Üyelerin seçtiği başkanı ve yöneticileri küçük düşürecek ve arkasından konuşacak bir eylemde bulunmamayı öğrendim ben Galatasaray'dan... Haketmediğim ve yaşamadığım halde yaşanmış gibi gösterilen olaylara cevap verecek olmaktan utanıyorum.
Sayın Aysal'ın da ifade ettiği gibi iletişim problemi yaşadık. Ben derdimi Başkan ile bire bir çözmek istedim. Hakkımdaki düşüncelerini basından ve internet sitelerinden öğrenmek istemedim.
Velevki dostuz ve aramızda iletişim problemleri var. Biz bütün bunlara rağmen yine karşılıklı oturup yolları ayırabilirdik. Ben de başarılar diler ve çıkardım.
Tam da burada yaşadığım bir olay aklıma geldi. İkinci gidişimde rahmetli Başkan Özhan Canaydın ile konuşmuştuk, ben istifa etmem gerektiğini söylemiştim. Canaydın, "Ben açıklayamam" dedi. Ben, "Açıklarım" dedim.
Basın odasına gittik ve ben basın toplantısında açıkladım. Biliyorsunuz, çok üzüldü. Bu olaydan tam 10 sene geçmiş. Hiçbir yerde bu görüşmenin ayrıntılarını duydunuz mu?
Madem Galatasaray değerlerinden bahsediyoruz, antrenmanı bitirip teri soğumadan hocasının işine son verildiğini basın yoluyla duyuran, evine bildirimde bulunmak için noter gönderen bir anlayış, benim 40 yıllık Galatasaray'da öğrendiğim bir uygulama değildir. Bu benim hayatım boyunca rastladığım bir uygulama değildir. Galatasaray bu değildir!
Ne telefon kayıtları kaldı ne başka bir şey. Ne yapayım, ben de telefon kayıtlarını mı çıkarayım?!
Aylar öncesinden başlayan hoca isimleri, maç öncesi primi ile ilgili futbolcuyla görüşülmesi, daha neler neler...
Her zor durumda bana ihtiyaç duyulan, çağırıldığım her anda koşulsuz, elimi değil gövdemi taşın altına sokmaktan geri kalmadığım Galatasaray'da yaşadıklarımdan dolayı bazılarına hakkımı helal etmiyorum. Eğer yaşadıklarımı bazıları içlerine sindiriyorsa ben de affediyorum. Hiç konuşmadığım halde beni anlayan ve destekleyen herkese teşekkür ediyorum.
Zamandan kazanmak için soruları yazılı aldım. Bazı arkadaşların beş sorusu var. Yanlış anlaşılmasın.
Ben, Mayıs ayına kadar ücretsiz ve son dört maçında Milli Takım'ın başında bulunmaya söz verdim. Henüz yaşananların etkisi geçmeden başka bir şey yapmanın söz konusu olabilir mi?
12 Nisan'da TFF ile görüştüğüm ve sözleşme iimzaladığım doğru değil. Bunu iddia edenler ispat etmek zorunda. Yabancı hocaları niye sorgulamıyorsunuz? Antalya maçı öncesi konuştuğum kişiler keşke konuşsa! Hem de Türkçe konuşsa!
Öncelikle şunu belirteyim, Milli Takım'da görev aldığım süreç etik olarak ve Galatasaray'a zarar gelmemesi için hassas davrandığım bir süreçti. Her adımda tüm açıklığıyla Galatasaray'daki görev ve sorumluluklarıma zarar gelmemesi için çok uğraştım.
Ben Sayın Demirören'e, "Sayın Aysal'dan izin almadan gelmeyin" dedim. O da Sayın Aysal ile konuştu. Daha sonra TFF yöneticilerinin de bulunduğu kahvaltıda, ben Demirören'e "Sayın Aysal'dan teklif için de izin isteyin" dedim. O da salonun bir başka bölümüne geçerek izin istedi ve aldı. Biz bu görüşmeden iki gün sonra Florya'da buluştuk. Ve ben ücret almayacağımı, TFF'nin kakunen vermesi zorunlu olan ücreti bir hayır kurumuna verileceğini belirttim.
Bunların hepsini Sayın Aysal'ın oluruyla ve izin vermesiyle yaptım.
Düşünebiliyor musunuz, Sayın Demirören, Sayın Aysal'dan izin isterken Galatasaray Başkanı diyor ki "İsterseniz Ocak ayında alın yeter ki iki üç hafta önce haber verin." Bu, beni çok yaraladı. Başkan vazgeçmeye hazır ve kendinden emin.
Basın toplantısında Sayın Demirören'in gösterdiği kağıttan sonra koskoca Galatasaray kulübü, hocasının sözünün değil, o kağıdın peşine düştü. Bu bir komplo ise bu komplonun kolaylıştırıcısı maalesef uzak değil. Ben de değilim.
Sayın Başbakan ile zaman zaman görüşüyorum. Kendisinin gönlünden geçenin de Türk futbolunun gelişmesi yönünde elimi taşın altına sokmam olduğunu biliyorum, bundan gurur duyuyorum. Başka bir senaryo olsaydı açıklardım.
Sayın Aysal yönetim değişikliği için bir karar aldı, benimle çalışmak istediğini ifade etti. Sözleşmeyi de Genel Kurul sonrasına bıraktık. Kongre geçti, sezon başı hazırlıkları geçti, Süper Kupa maçı yaptık; lig başladı, o zamana kadar tek rahatsızlık yok, mukavelenin bir kere bile gündeme geldiği yok. Ne zaman ki Milli Takım ile süs imzası attık, o zaman sorun olmaya başladı.
Basına gönderilen SMS'lere, oyuncular ile görüşmelere, başka hocalar ile görüşmelere göz yumuyorsunuz. Tamam Galatasaraylıyız, emin olun, rahmetli Metin Oktay ile Ali Sami Yen de yaşasaydı isyan ederdi. Buna rağmen ben "4 yıldız takmadan gitmem" dedim. Sayın Aysal'a "Ben 1974'te imza attım, üstünde ne yazdığına bakmadım" dedim. Bu konuda hiç konuşmadım. Galatasaray değerlerine ve etik değerlerine bağlılığımdan dolayı konuşmadım.
Kararın açıklanmasından bir gün önce Lütfi Arıboğan'ın beni arayıp görevime son verileceğini söylediği doğru değil. Eğer bu doğru olsaydı asıl skandal yönetim kurulu kararı olmadığı halde karar vermiş gibi duyurmak olurdu.
Başkan bana ulaştı, ulaşamadı. Konsantrasyonu vardı, yoktu. Konu bu değil. karar zaten verilmiş. Alnmak istenen bir karar vardı. Bunun için sebep yaratmaya çalışmak yakışmıyor. Asıl bunlar haysiyet kırıcı. SMS kayıtlarının bir gazeteciye servis edilmesi haysiyet kırıcı. Futbolcuyla hocasından habersiz Beşiktaş gibi önemli bir maç öncesi prim pazarlığı yapmak haysiyet kırıcı. Bu kadar başarılar yaşamış bir hocayı "Galatasaray değerleri"nden vurmaya çalışmak haysiyet kırıcı. Konsantrasyonumun azaldığı iddiası da haysiyet kırıcı. Yazıklar olsun.
Ligin ilk bölümünde alınan sonuçlarla değerlendirilmek de beni üzdü.
Ben, sadece kaybettiğimiz zaman değil başarılı olduğumuz zamanlarda da telefonumu kapatırım. Real Madrid maçından sonra travma yaşamış olamaz mıyım? Ben insan değil miyim? Ailem ile de görüşmedim. Bu yüzden başkanın telefonuna çıktı, çıkmadı konuşmaları yakışıksız.
Beşiktaş maçından önce Lütfi Arıboğan ile görüştük. Prim mevzusunu da konuşalım dedi. Ben de "Yarın Beşiktaş maçı var. Galatasaraylı bir futbolcu zaten böyle bir maçı onur mücadelesi görür. Maçı kazanırsak Başkan bir prim belirler." dedim. Ayrıca "Ben gerekirse başkanı ararım" dedim.
Başkan aramış, ulaşamamış. Yardımcılarıma da ulaşamamış ki oyunculara ulaşmış. Prim pazarlığı yapmış. Maçtan sonra da bir deklerasyon yayınladı, içinde oyuncular var ama beni bırakın emeği geçen hiç kimse yok. Biz bir de orada koridorlarda canımızla uğraşıyoruz.
Prim meselesini de ertesi gün öğreniyorum. Soruyorum, kurumsallık bu mudur?
Galatasaray'a tekrar döner miyim? Hayat... Neden olmasın?
Milli Takım'dan teklif gelmeseydi bence yine de Galatasaray'dan ayrılırdım.
Yönetim Kurulu'ndan ayrılan Abdürrahim Albayrak ile Ali Dürüst'ün yokluklarını çok hissettim.
Benim herhangi bir oyuncuyla şahsi ne gibi bir problemim olur? Sneijder'in özelinde değil konu. Biz bir oyuncu alırken sistem, maliyet, oyuncu karakteri gibi bir çok konuyu göz önünde tutarım. İnce eler, sık dokurum. Öncelikler ve ihtiyaçlar meselesidir. Benim Sneijder ile bir problemim olmadı.
İhtiyaç duyarsam Milli Takım Teknik Direktörü olarak Fenerbahçe - Galatasaray maçına giderim.
Türkiye'nin en kolay okunan haber, magazin sitesi mgdtv.com'da en güncel haberleri bulabilirsiniz.
Etiketler: fatih terim basın toplantısıBu habere yorum yapan ilk siz olun!
Türkiye'nin en kolay okunan haber sitesi olarak siz okuyucularımıza daima güvenilir ve objektif yayıncılık anlayışımızla hizmet vermekteyiz.
En güncel ekonomi haberleri, borsa durumu, finans,
en yeni spor, sanat ve tarafsız siyaset haberlerine günlük olarak ulaşabileceğiniz geniş bir platform. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, renkli görselleri ile, detaylı ancak bir o kadarda kısa ve
öz yazılan içerikleriyle haber magazin Mgd Tv hizmetinizde.